Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Ocak 2015 Perşembe

İntihara meylim vallahi dertten...


 

 
İntihar, kişinin belki de kendine uyguladığı en şiddet içeren bir tepki ile kendi yaşamına son vermesi olarak tanımlanabilir.

Ölümle sonuçlanacağı bilindiği halde yapılan bir eylemin her türlü doğrudan ya da dolaylı sonucu olarak gelişen ölüm için intihar denilebilir. Ancak bir kişinin intihar ettiğinin söylenebilmesi için o kişinin ölmüş olması şarttır. Hali hazırda hayatta olan biri için “intihar etti” denilemez. “İntihara teşebbüs etti”,intihar girişiminde bulundu” gibi tabirler, böylesine hayati bir konuda oluşabilecek yanlış anlaşılmaları önleyecektir.

İntihara Türk Dili açısından kabaca bir bakış attıktan sonra, bakalım modern tıp intiharı nasıl değerlendiriyor.

Modern tıp, intihar meyline tedavi edilmesi gereken bir ruhsal rahatsızlık gözüyle bakıyor. Yapılan istatistikler intiharların genellikle, işsizlik, aile ilişkileri, geçim derdi, sosyal ilişkiler gibi pek çok toplumsal nedenlere bağlı olarak geliştiğini gösterse de, tıp için, intiharı çözüm olarak gören, sürekli intihar planları yapan kişiler, tedavi edilmesi gereken bir ruhsal hastalıkları bulunduğu paydasında buluşuyorlar.

Felsefe açısından değerlendirildiğinde ise intihar, bir kısım düşünürler tarafından adeta lanetlenmiş, bir başka kesim tarafından ise yer yer savunulmuş. Yaşamın anlamı ve değeri, kişinin kendi ölümü ve veya yaşamı üzerinde söz sahibi olma hakkı olup olmadığı, kendi yaşamına son vermenin erdemli bir davranış olup olmadığı, bunun cesaret mi gerektirdiği, yoksa bir çeşit korkaklıktan mı kaynaklandığı gibi sorular üzerindeki tartışmalar, felsefe tarihi boyunca sürüp gitmiş.

İntihar konusunu felsefenin merkezine oturtarak irdeleyen Albert Camus, yaşamın yaşanmaya değerliği üzerinden tarttığı intiharı, savunuculuğunu yapmadan, hayatın yaşamaya değmeyecek ölçüde saçma, bununla birlikte yaşamanın elzem olduğu şeklinde değerlendirmiş.

Günlük hayatın zorlukları karşısında annemizin bizi neden dünyaya getirdiği konusunda kendi felsefemizi şekillendirirken, intihar fikrine kapıldığımız ya da bitse de gitsek türünden düşüncelere daldığımız oluyordur. Bu intihara meyilli bir tutum mudur? Ya da bazen ölüm getirebileceğini bile bile atıldığımız yollar intihara meylimiz olduğunu gösterir mi?

Araştırmalar gösteriyor ki, intihar fikrine intiharın kendisinden daha sık rastlanıyor. Hemen herkes hayatına son vermenin nasıl bir şey olacağı konusunu aklından geçiriyor. Ancak bu düşünceler bir takım planlara dönüşmeye başladığında tehlike de başlıyor. İntihar girişimlerinin yarısından fazlasında başarı ilk seferde sağlanamıyor. İntihar etmeye niyeti olanın hiç de zorlanmadan başarılı olabileceği intihar yöntemleri bulmanın ne kadar kolay olduğu düşünüldüğünde, bu girişimlerin çoğunun kurtarılmak umuduyla yapıldığı açıkça görülüyor. İşin garibi bu manasız görünen dikkat çekme arzusu, tekrar eden bir davranış biçimine dönüşebiliyor ve daha önce intihar teşebbüsünde bulunanlar bunu yeniden deneyebiliyorlar.

Yılda ortalama 800 bin kişi kendini öldürüyor.

15-29 yaş aralığındaki gençlerde ikinci büyük ölüm nedeni intihar.

İntihar neticesinde ölümlerin ¾ ü düşük ve orta gelir düzeyinde ülkelerde.

70 yaş üstünde intihar oranı daha yüksek

Yani dil, tıp, felsefe, biz hangi açıdan bakarsak bakalım, dünya sağlık örgütünün yaptığı araştırmaya göre dünyada her 40 saniyede bir insan kendi yaşamına son veriyor.

Benim açımdan intihar mı?

Ben intiharı daha ziyade mecaz anlamında ele almak isterdim.

Yani, sırf bir memleketi sevdiğin için orda kalmak intiharsa, evet intihara meylim var, ama vallahi dertten…

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.